Dünyada ve Türkiye’de Ticari Balıkçılık
Ticari balıkçılıkta dünya çapındaki ilk gelişmeler 15. yüzyılın sonlarında başladı. Sonraki iki yüzyıl içinde Atlas Okyanusu’nun kuzey kesiminde büyük bir balıkçılık sanayisi gelişti. Böylece, yakalanan balıkları bir fabrika gibi işleyen, çeşitli aygıtlarla donatılmış büyük balıkçı filoları kuruldu.
Bugün dünya balıkçılığını tehdit eden en önemli konulardan biri aşırı avlanma. Henüz üreme çağma gelmemiş yavru balıkların ya da yumurta dökmeye hazırlanan dişilerin avlanması birçok balık türünün neredeyse tükenmesine yol açtı. Bu tehlike özellikle Kuzey Denizi’ndeki dip balıkları ve ringalar, Atlas Okyanusu’ndaki berlamlar, Kuzey Buz Denizi’ndeki morinalar için geçerli. Bu sorunun çözümü için avlanma yöntemlerinin ve mevsiminin yasalarla denetim altına alınması gerekiyor. Aşırı avlanmayı önleyici yöntemlerden biri ise ağ gözlerini yavru balıkların geçebileceği büyüklükte yaparak yavru balıklara büyüme olanağı sağlamak… Avlanacak balık miktarını kısıtlamak ve üreme mevsiminde balık avını yasaklamak gibi önlemler de bugün birçok ülkede uygulamaya kondu.
Balıkçılığı geliştirme çabaları özellikle son yıllarda önem kazandı ve uluslararası kurullar oluşturularak belirli avlanma bölgelerinde uygulanmak üzere yönetmelikler hazırlandı. Birçok ülke de yeni ve geniş çaplı önlemlerle kıyılarındaki balık stoklarını ve balıkçılık sanayilerini koruma çabasında.
Türkiye’de Balıkçılık Yeterince Gelişmiş Değil
Üç yanı denizlerle çevrili bir ülke olmasına karşılık, Türkiye’de balıkçılık yeterince gelişebilmiş değil. Bunun nedenleri, gelişmiş tekniklerle açık deniz balıkçılığına gecikmemesi, aşırı ve bilinçsiz avlanma ile su kirliliğine bağlanabilir. Avlanan balık miktarı yılda 500.000 tonu biraz aşar; bunun yaklaşık 350.000 tonu hamsi, 100.000 tona yakını da istavrit. Balıkçılığın temelde iki tür balığa dayanması öteki balıkların soylarının çok azalmasından kaynaklanıyor. Örneğin yumurtlamak üzere her yıl Marmara Denizi’ne gelen uskumru 1960’lardaki aşırı avlanma nedeniyle Ege’den Marmara’ya geçmemeye başladığı için, eskisine oranla çok az avlanabiliyor. Öte yandan dip trolüyle ve dinamit gibi patlayıcı maddelerle avlanma sonucunda dip balıkları da önemli ölçüde azaldı.
Ayrıca deniz, akarsu ve göllerdeki kirlenme de, İzmit Körfezi’nde olduğu gibi balıkçılığı tehdit eden en büyük sorunlardan biri. Yakın yıllarda konuya devletçe önem verilmesi balıkçılığın gelişmesi yolunda önemli bir adım oldu. Örneğin 1971’de Su Ürünleri Kanunu çıkarılmış, deniz ve tatlı su balıkları için yumurtlama döneminde avlanma yasağı kondu, ayrıca avlanacak balıkların boyut ve miktarlarının sınırlandırılması gibi kısıtlamalar getirildi. Balıkçılığın ve balıkçılık sanayisinin gelişmesi için yürütülen çalışmalar çerçevesinde baraj göllerinin ve öbür iç suların balıklandırılması da önemli bir girişim.
Kaynak: Bu yazı, Kolay İletişim tarafından, KobiFinans için derlenmiştir.