Türk oyun sektörü
Türk oyun sektörü nasıl? Nereye gidiyor?
"Yazı için Mustafa Burak Yazar'a teşekkür ederiz."
-Abi, Prince of Persia’yı bitirdin mi?
-Son bölümde takılı kaldım ya, nasıl geçeceğiz.
-Bak o soldaki kol varya, onu bi kere ….
“Oyunculuk” kavramı, özellikle son senelerde çok çabuk gelişen bir tanım haline gelmeye başladı. Uluslararası turnuvaların sayısı arttık. Çeşitli milletlerden oyuncular kendilerini kanıtlamak için daha fazla oyun oynamaya başladılar. Her sene düzenlenen turnuvalarda hatrı sayılır ödüller kazanan oyuncuların sayısı arttı. Durum böyle olunca, yazının girişinde bahsedilen konuşmalar da daha sık oluşmaya başladı.
Genel olarak bilgisayarlarda oyun oynadığımızı düşünürsek, Türk oyuncuları çaresiz olarak yabancı oyunların etkisi altında kalıyor. Bizler bile, oyunculara bilgiler kazandırmak için bu yabancı oyunları yakından takip ediyoruz. Sürekli olarak basın organları bu yapımları gündeme getiriyor, bizim gibi Türk oyuncularına da “Yuh abi adam yapmış ya” demek ve ağzımızı kapatmak kalıyor.
Bu sözlerim yüzünden bana kızabilirsiniz, fakat gerçekler bu şekilde. Son birkaç aya baktığımızda Türkiye’de bence canlanma safhasına bile girememiş, oyun sektöründe kıpırdanmalar başladı. Biraz daha öncelerde Pusu, ardından yakın zamanda Kabus 22 oyunları piyasaya çıktı ve Türkler adına başarılar kazandı. Türkiye’de özelikle Kabus 22’nin çıkışı çok büyük bir başarı olarak lanse edilip, gerek oyun sitelerinde, gerekse dergilerde hak etmediği notlar aldı. Tam bir genelleme yapamasak bile, oyuncuların bir kısmının bu konulardaki teknik bilgileri takip edemediğini düşünürsek, Türkiye’de adı geçen dergilere inandıklarını da söyleyebiliriz. Durum böyle olunca, bu kadar abartılmayı asla hak etmemiş oyunlar abartıldı, diğer yapımlara neredeyse kendi kendilerine gözdağı vermeye zorladı.
Yıllardır bir özlem söz konusu. Sürekli olarak amatör yapımlar çoğalıyor. Yabancı firmaların yakaladığı başarıların aynısı “Neden biz kazanmayalım?” düşüncesi ağır basmaya başladı bu konuyla ilgilenen insanların kafasında. Bu durum sevindirici ancak ne kadar başarılı olunduğun konusu tartışılması gerekenlerin başında geliyor.
Yazımıza başlığını veren konuya asıl olarak bakarsak, Türk Oyun Sektörü daha çok başlarda. Kabus 22, İstanbul Kıyamet Vakti gibi “Denemelerle” bir takım kıpırdanmalar yaşansa da, sonuç olarak bir başarı elde edilmiş değil. “Türk” adının Dünya Oyun Sektöründe yer alması için, amatör kafadan kurtulmak gerekiyor. Profesyonel olarak düşünen ve bu bilinç ile hareket eden nadir insanlar ve firmalar var. Bunlardan bir tanesi Ceidot firması. Tam anlamıyla Türk bir firma olmasa da, ileriki günlerde piyasaya sürecekleri oyunları ile “Türk” adının iyi bir şekilde temsil edilmesine katkıda bulunacaklar.
Bir de Crytek firması var tabiî. Onu “Türk Oyun Sektörü” içinde tutmak ne kadar doğru olur bilemem, ama 3 Türk kardeşin yaptıkları gerçekten etkileyici. Farcry ile yakaladıkları uluslar arası başarıdan sonra yaptıkları Crysis projesi de gelmiş geçmiş en iyi FPS olmaya aday gösteriliyor her tarafta.
Eğer şu günlerde bir S.T.A.LK.E.R, bir Test Drive Unlimited, bir GTA IV konuşuluyor, her yerde bu oyunlar hakkında çeşitli yorumlar yapılıyorsa bunlardan ders çıkarmak gerekiyor. Başarılı olmuş yabancı oyunları kopyalamak yerine, özgün işler ortaya koyarak başarı kazanmak lazım. Eğer Türk Oyun Sektörünün gelişmeye başlamasını istiyorsak, bu konuda bir şeyler yapmanın zamanı geldi de geçiyor.
Sonuç olarak Türk Oyun Sektörü kimilerine göre gelişmeye başarmışsa da, detaylı olarak bakıldığında çok çok küçük kıpırdanmaların dışında bir şey olmadığını göreceksiniz. Ben bu sözleri yazarken hiçbir şekilde Türk Oyun Sektörüne karşı çıkmıyorum. Ancak bu sektörün var olabilmesi için, yapılan her işe “Muhteşem olmuş.” Demek yerine eleştirmek gerekiyor. Herkese bol oyunlu günler, saygılarımla.