Baba Çocuk İlişkisi
Bir erkek için, duygusal yönden alacağı hiçbir ödül, çocuklarını doğdukları andan, bağımsız yaşayabilecekleri çağa gelinceye kadar gereğince yetiştirebilmek kadar doyurucu olamaz.
Hiç kimse iyi baba olarak doğmaz. Üstelik babada, annedeki prolaktin hormonu gibi destekleyici biyolojik faktörler de yoktur. İyi baba olmak; sevgi, deneyim, sabır ve bilgilenme işidir. Babalık yaşantısı, eşinin hamile olmasıyla başlar. Bu dönemde baba adayı, doğum öncesindeki gelişimi adım adım eşiyle birlikte izler. Eşini gerginleştirecek ortamı oluşturmamaya özen gösterir. İşte babalık sorumluluğu da böylelikle başlamış olur.
Doğumdan sonra, normal bir baba için cinsiyet faktörü hiç önem taşımamalıdır. Ancak, ne yazık ki hala kadını insandan saymayan bazı yörelerimizde, kız çocuğunun doğumu bazı babaları mutlu etmez. Bu durumda ya çok dışlanır, ya da suçlanan anne olur.
Doğumdan sonra tıpkı annede olduğu gibi, babanın da çocukla duygusal ilişkiyi kurabilmesi için onunla fizik temasa ihtiyaç vardır. Bunun için de çocuğun beslenme ve oyun faaliyetlerinde babanın etkili oması gerekir ki, bazı babalar bu tür işlerin “erkek işi” olmadığı gibi garip saplantılar içine girerek, reddederler.
İlk yıldaki anne-çocuk ilişkisinin önemi, babanın rolünü azaltır. Nasıl ki ilk yıl için annenin varlığı, ilk dış dünya algıları oluşumu için vazgeçilmezse, ikinci yıldan itibaren babanın önemi de giderek artmaya başlar. Babanın varlığıyla çocuk, annenin yalnız kendisine ait olmadığını, annenin kendisinden başka kişilerle de ilgilendiğini görür. Bu durum, onda bir iç çatışmaya bağlı olarak huzursuzluk ve sıkıntı hali doğurabilir. Baba,
1) Anneyi mutu etmek ve ona yardımcı olmak.
2) Otoriteyi sağlamak ve annenin çocuğa getirdiği düzeni sürdürmek,
3) Toplumla bağ kurmak ve statü kazandırmak için gereklidir. Bundan başka baba, eğer anne çalışmıyorsa, dış dünya ile bağı oluşturur, aile dışı gerçekliği şekillendirir.
Davranışçı açıdan çocukla birlikte geçirdiği sürenin kısmen kısa olması nedeniyle babanın rolünün daha önemsiz olduğu sonucunu çıkarabilir. Ancak, babaların “uygun davranış” konusundaki tavırları daha belirginse, bu davranışlar arasında kesin çizgiler çizmişlerse, kız ve erkekler arasındaki davranış farklarını oluşturma ve güçlendirmedeki rolleri anneninkinden daha önemli yer tutar.
Sosyal öğrenme teorisi ise, çocuğun aynı cinsten yetişkin modelini gözleme sürecini vurgular. Gözlemin yanı sıra, ebeveynin kız ve erkeklere farklı muamele yapmalarının önemi üzerinde de durur.
Psikanalitik teori ise, 4-5 yaşa gelene değin babanın öneminin çok büyük olmadığını, çünkü bu döneme kadar erkek ve kız çocukların her ikisinin de anneleriyle özdeşleştiklerini ileri sürer. Bunun yanı sıra, psikanalitik teori; saldırganlık, bağımlılık, oyun şekli gibi noktalarda görülen farklılığı çevresel etkenlerden çok, biyolojik etkenlerle açıklama eğilimindedir.
Kız ve erkeklere uygun oyuncakları sınıflandırma konusunda da, babaların annelere, nazaran daha katı oldukları, ebeveynle yapılan görüşmelerde çıkarılan bir diğer sonuçtır. Ayrıca 3-7 yaş arası çocukların, diğer cinse ait oyuncaklarla oynamaları karşısında, annelerinden daha olumsuz tepki aldıkları saptanmıştır.
Anne ve babalar arasında önemli bir tercih farkı görülmemesine karşın, genel olarak babaların, ilk çocukta tercihlerinin erkek çocuk üzerinde yoğunlaştığı görülmüştür. Babaların %45’i tercihlerini erkek çocuk olarak belirtirken, %40’ı tercih belirtmemiştir. Nedenler sorulduğunda, yarıdan fazlası bir erkeğin erkek çocuk istemesinin son derece doğal olduğunu, bir kısmı ise erkek çocuklarıyla birlikte gerçekleştirebilecekleri faaliyetlerin daha çok olduğunu, bir diğer grup ise aile isminin devamını erkek çocuğun sağlayacağını neden olarak ileri sürmüşlerdir.
Babaların yaşamın ikinci yılında erkek çocuklarıyla daha yakın ilişkiye girdikleri, özellikle yakınlaştıkları ileri sürülmüştür. Bu iddiayı araştırma verileriyle saptamak için, babalarla yapılan görüşmelerde bu noktaya da değinilmiştir. Gerçekten de bulgular, beklentiler doğrultusunda olmuştur. Bunun en büyük nedeni, 2 yaş çocuğunun sergilediği davranışların birçoğunun, babaların “gerçek bir erkek” kavramına daha yakın olmasıdır. Böylece, babaların oğullarıyla daha erken özdeşleşmeleri ve kendilerini onlara daha yakın hissetmeleri sonucu doğmaktadır. Kız çocuğa sahip olanlarla, erkek çocuğa sahip babalar arasında belirgin bir fark görülmüş, erkek çocuğa sahip olanların, çocuklarına daha yakın oldukları belirlenmiştir.
Erkek çocuklar için daha çok olumlu tanımlama kullanılırken, daha fazla sayıda kız çocuk için olumsuz tanımlama yapılmıştır.
Babalarla yapılan görüşmelerde, kendilerine yöneltilen sorulardan biri de; bazı oyun ve faaliyetleri özellikle kendi rolleri gibi görüp görmedikleriydi. Erkek çocuk babaları tarafından en sık belirtilen ortak faaliyetler fiziksel oyun veya spor olmuştur. Erkeklerin çoğunluğu için, futbol, özellikle, belirtilen bir spor faaliyetidir. Kızlar için en çok bahsedilen faaliyet, akademik öğrenmede ona yardım etmek, çocuğu desteklemek olmuştur.
Gözlemler sonucunda, babaların genel olarak erkek çocuklarıyla birlikte oynadıkları oyunların süresinin, kızlara oranla biraz daha uzun olduğu görülmüştür. Kızlarla oynanan oyunlar, daha çok şakalaşmak, saldırganlığa kontrol altında izin vermek ve babanın güç ve kuvvetinin sergilenmesinin karışımından oluşmuş oyunlardır. Erkeklerle oynanan aktif oyunlar ise, daha çok “İki çeşit güçteki insanın” birlikte rahatlamaya çalışmaları şeklinde belirlenmiştir.
Prof. Dr. Haluk Yavuzer