HERSEY BURDA
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

HERSEY BURDA

HERSEYİ BULABİLDECEĞİN TEK ADRES
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
En son konular
» free slot machines win cash
Kıl Dönmesi Icon_minitimeÇarş. Ağus. 03, 2011 3:57 am tarafından Misafir

» watch naruto hentai watch naruto hentai free
Kıl Dönmesi Icon_minitimeÇarş. Ağus. 03, 2011 3:52 am tarafından Misafir

» major fish oil
Kıl Dönmesi Icon_minitimeSalı Ağus. 02, 2011 10:26 pm tarafından Misafir

» hentai about hentai academy
Kıl Dönmesi Icon_minitimeSalı Ağus. 02, 2011 10:10 am tarafından Misafir

» гинекология ответы
Kıl Dönmesi Icon_minitimePtsi Ağus. 01, 2011 9:18 am tarafından Misafir

» x-Hack hack you
Kıl Dönmesi Icon_minitimePtsi Ağus. 01, 2011 8:00 am tarafından Misafir

» When the first Whirlpool Duet album was released in December 2001
Kıl Dönmesi Icon_minitimePtsi Ağus. 01, 2011 3:05 am tarafından Misafir

» women at work hentai online women at work hentai stream
Kıl Dönmesi Icon_minitimePtsi Ağus. 01, 2011 2:56 am tarafından Misafir

» facebook likes xb
Kıl Dönmesi Icon_minitimePaz Tem. 31, 2011 9:22 am tarafından Misafir

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Forum
HABERLER
Fikri Türkel köşe yazıları

 

 Kıl Dönmesi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin



Mesaj Sayısı : 3361
KULLANICI PUANLARI : 9918
Kayıt tarihi : 16/05/10

Kıl Dönmesi Empty
MesajKonu: Kıl Dönmesi   Kıl Dönmesi Icon_minitimePerş. Haz. 10, 2010 3:06 pm

Pilonidal Sinüs [PS] hastalığı, halk arasında “kıl dönmesi” olarak bilinen sıkıntılı bir durumdur. Bu hastalık çok büyük oranda kuyruk sokumunda ortaya çıkar.
Hastalık ilk kez 1833 yılında Dr.Herbert Mayo tarafından bilimsel olarak tanımlanmıştır.


Fransız ekolünden etkilenen eski Türk tıp dilinde “kist dermoid sacral” olarak da adlandırılmıştır.
Aslında, hastalık bir kist olmaktan ziyade bir apse formasyonudur. Bu apseleşmenin cilde açılmasına ise “sinus” adı verilmektedir.
Pilonidal kelimesinin anlamı “kıl yuvası”dır. Ancak bazı olgularda apse veya kist içinde kıl bulunmamaktadır. Bu nedenle, kıl dönmesi şeklinde bir adlandırma her zaman doğru tanımlama olmamaktadır.


Nerede görülür?


PS büyük çoğunlukla, tıbbi dilde “sacral bölge” veya “natal cleft” olarak adlandırılan kuyruk sokumunda yerleşir.
Bu bölge, kabaet olarak tabir edilen iki taraflı, simetrik kalınca kas ve ciltaltı yağ dokusu arasında kalan çukur bir orta hattır. Bu çukur özellikle yürüme, koşma, merdiven çıkma gibi fiziksel aktiviteler sırasında negatif basınca yani vakum etkisine maruz kalır. Kabaetlerin birbirine sürtünmesinin de hastalığa zemin hazırladığı düşünülmektedir.
Hastalığa ait akıntılı veya akıntısız cilt deliklerinin çoğu orta hattadır. Bazı vakada tek sayıda, bazılarında ise çok sayıda delik görülür.


Genelde anüsten uzak yerleşim söz konusu ise de bazı vakalarda sinüs açıklıklarının anüse çok yakın olduğu görülür. Olguların %90’ında sinüs açıklığı yüksekte ve anüse 5-8 cm uzaklıktadır. Orta hattaki sinüs ağızlarına primer açıklık denir. Orta hattan uzakta sağdan veya soldan olan ağızlarsa sekonder açıklıklardır. Primer açıklıklar deri gibi epitelle döşeliyken, sekonder yolların içini granülasyon dokusu adı verilen olgunlaşmamış bir doku kaplar.


Orta hatta primer açıklık ve lateralde sekonder açıklık olan bir olgu. Lateral açıklığı olan bir olgunun şematik görünümü


* PS hastalığı nadir olarak göbekte ve kuaförlük ya da köpek bakıcılığı ile uğraşan bireylerin parmak aralarında da görülebilmektedir.


Kimlerde görülür?

YAŞ:


PS ergenlik çağı ve genç erişkin hastalığıdır. Olguların büyük çoğunluğu 15-25 yaş grubu içerisinde yer alır. 30 yaşından sonra sıklık belirgin şekilde azalır. 40 yaşından sonra artık nadirdir. Bununla birlikte 50’li yaşlarda PS nedeniyle başvuran hastalar da olmaktadır.


Hastalığın yaş ile bu ilgisi, pilosebaceous gland denilen kıl kökündeki yağ bezlerinin puberte (ergenlik) döneminde aktifleşmeye başlayan seks hormonlarından etkilenmesinden kaynaklanmaktadır.
Yenidoğanda ve bebeklerde de aynı bölgede ciltte delikler görülebilir. Ancak bu pilonidal sinüs hastalığı olduğu anlamına gelmez. Bunların çoğu kör tüneller halinde herhangi bir sorun çıkarmaksızın kalır veya tamamen düzelirken, çok az bir kısmında pilonidal apse gelişebilir.


CİNS:


Erkeklerde çok daha sık görülür. Erkek:Kadın oranı çeşitli kaynaklarda 2,2-4 olarak verilmiştir. Üniversite öğrencileri arasında yapılan bir çalışmada ise erkelerde %1,1, kızlarda ise %0,1 sıklık olduğu bildirilmiştir. Toplumdaki genel görülme sıklığının her 1.000 kişi içinde 7 kişidir (%0,7).
Kız çocuklarının ergenliğe erken girmesi nedeniyle hastalığın kızlarda ortaya çıktığı yaşın daha küçük olması söz konusudur.
Ülkemizde PS erkeklerde tipik bir askerlik çağı hastalığı olarak kendini göstermektedir. Yapılan çalışmalarda bu grupta %10’a yaklaşan oranlar kaydedilmiştir.


PS kendiliğinden iyileşir mi?


Bu durum çok az vakada söz konusudur. Bir kısım olguda hastalık apseleşme ve komplikasyon olmadan uzun süre sessiz kalabilir. Ancak hastaların büyük çoğunluğunda cerrahi tedavi gerekir. Asemptomatik yani şişlik, kızarıklık, ağrı ve/veya akıntı olmayan olguların ne zaman semptomatik hale dönüşeceğini kestirmek mümkün değildir. Bu, bir hafta sonra olabileceği gibi yıllar sonra da gerçekleşebilir.


Semptomatik hale gelen olgularda antibiyotik tedavisi ile iyileşme sonrasında hastalık yaşamın bir döneminde büyük olasılıkla nüks edecektir. Ancak bu nüks için de belli bir süre biçebilmek mümkün değildir.


Nasıl oluşur?


Hastalığın oluşumu hakkında %100 kesinlikte bulgular mevcut değildir.
Bugün için en çok kabul gören teori, hastalığın, kıl köklerinin ağzının tıkanması ve iltihaplanması sonucunda oluştuğudur. Hastalığın konjenital yani doğuştan gelen bir rahatsızlık olduğu fikrinin artık çok nadir olgularda geçerli olabileceği düşünülmektedir.



Bireyi PS hastalığına yatkın hale getiren, risk grubunda olduğunu işaret eden bazı etkenler aşağıda sıralanmıştır.



Ailenin diğer bireylerinde PS varlığı
Doğumsal anomaliler (Occult Spina Bifida: doğumsal omurga açıklığı)
Aşırı kıllı yapı (Bununla birlikte, seyrek kıl yapılı, beyaz tenli, sarışın kadınlarda da görülebilmektedir)
Kuyruk sokumunda, kabaetlerde aşırı kıllanma olması
Kabaetler arası oyuğun çok derin olması
Kıl köklerinin ağzının yapısal olarak fazla açık olması
Bölgeye aşırı yük bindirecek hareketler ve yaşam tarzı (sürtünmeyi artıracak yürüme ve koşma, binicilik,sürekli sandalye veya koltuk üzerinde yapılan işler)
Aşırı terleme
Kötü hijyen (özbakım eksikliği)
Akne ve ekzema gibi cilt rahatsızlıklarına yatkın cilt


Doğumsal Hastalık Teorisi:
Fetal gelişim yani ceninin anne karnındaki gelişimi sırasında başladığı düşünülen bazı olgular mevcuttur. Ancak bunlar tüm vakalar içinde azınlıkta kalmaktadır. İkiz çocukların her ikisinde PS görülmesi hastalığın doğumsal da olabileceği teorisine destek olarak sunulmaktadır.


Kazanılmış Hastalık Teorisi:
Hastalığın, kıl köklerinin tıkanması neticesinde ortaya çıktığını ileri süren teoridir. Bunun şu yollarla olabileceği düşünülmektedir.
1. Kuyruksokumundaki kıl kökleri oturur pozisyondan kalkarken yerçekimi etkisiyle gerilirler.
2. Ergenlik döneminde seks hormonlarının etkisiyle kıl follükülleri keratin adı verilen bir madde ile dolarak şişerler.
3. Kuyruksokumundaki kıl kökleri düşme ya da bir takım travmalar sonucunda hasar görür ve sonrasında iltihaplanırlar. Şişen kıl kökleri zamanla patlar ve derin dokular içinde apse oluşur.



Kıl Dönmesi teriminin bilimsel karşılığı


Pilonidal sinüs hastalığının nedenleri ve tedavisi konusunda çok büyük katkılar sağlamış bir Yunanlı askeri cerrah olan Georgis Karydakis 1992 yılında yayınladığı bilimsel makalesinde zayıf kılların kendi kendilerine kıl köklerine doğru batarak bir yabancı cisim reaksiyonuna neden olduğunu bildirmiştir. Kabaetlerin birbirine sürtünmesi sırasında oluşan vakum etkisi nedeniyle de PS hastalığının büyük çoğunlukla bu bölgede ortaya çıkması doğaldır. Ancak olguların önemli bir oranında çıkarılan doku içinde kıla rastlanmaması bu teorinin tüm olgular için geçerli olamayacağını düşündürtmüştür.


Nasıl TANI konur?


Hastaların çoğu tanılarını kendileri koymuş olarak gelirler.
Kuyruk sokumunda ağrılı bir şişlik veya akıntı en belirgin belirti ve bulgulardır. Bu akıntı enfeksiyon varlığında kötü kokuludur. Akıntı orta hattaki primer deliklerden olabileceği gibi pilonidal apsenin ilerleyerek cildin orta hatta uzak bir noktadan açılması ile de olabilir.
Anal ve sakral bölgeye spesifik bazı hastalıkların PS ile karışabileceği unutulmamalıdır. Belirti ve bulgulardaki bazı benzerlikler pratisyen hekimleri, aile hekimlerini olduğu kadar bazen genel cerrahi uzmanlarını bile yanıltabilir.

Ayırıcı tanıda göz önüne alınması gereken hastalıklar:
Anal fistül
Anal apse
Sebase kist
Derin dokuları ilgilendirmeyen basit ve yüzeysel kıl kötü iltihapları
Koksidini (kuyruksokumu kemiği ağrısı)
Syatalji (karışması daha zor)
Hemoroid (karışması daha zor)
PS ne şekillerde seyredebilir?



Akut Form: Hastalığın alevli halidir. Kızarıklık, şişlik ve ağrı belirtileri ile apseleşme veya derialtı dokulardaki enfekte materyalin ya da apsenin kendiliğinden boşalması ile kötü kokulu akıntı şeklinde kendini gösterebilir. Hasta bu yakınmalarla en kısa zamanda hastaneye başvurmak ister. Hatta acil servise müracaat edebilir.



Durağan Form: Sinüs ağızları yerinde durmakla birlikte hastayı rahatsız edecek önemli bir sıkıntı yoktur. Hafif ve ağrısız bir şişlik olabilir. PS olgularının ilk tanı aldığı zamanda veya akut safhanın tedavisini takiben durağan form izlenebilir. Şeffaf ve kokusuz bir akıntı olabilir. Bu akıntı tamamen masum kalabileceği gibi kaşıntıya da yol açabilir. Durağan safhadan ne zaman akut forma geçiş olacağını kestirmek kolay değildir. Bazı yazarlar bu değişimi “uyuyan devin uyanması” olarak da nitelerler.




İyi Haber!!!


Durağan ve sakin seyreden bir PS olgusunda akut atakların olmamasını en azından seyrek ve hafif ortaya çıkışını sağlamak bazı basit önlemlerle mümkün olabilir. Lütfen aşağıdaki önerileri dikkate alarak uygulamaya çalışınız:
Uzun süre oturmaktan kaçınınız.
Binicilik, bisiklet, halter, kros gibi ağır sportif aktivitelerden kaçınınız.
Kalın, ağır ve dar pantolonları tercih etmeyiniz (Bluejean dahil)
Sentetik iç çamaşırı kullanmayınız.
Sık iç çamaşırı değiştiriniz.
Bölgesel hijyene (temizliğe) azami dikkat gösteriniz.
Sık duş yapınız.
Banyo ve temizlik sırasında kuyruksokumu derisini örselemeyiniz.
Sinüs ağızlarının olduğu bölgeyi günde 2 kez antiseptik solüsyonla siliniz.
Pilonidal Sinüs ile yaşamak
Doktorunuz tarafından pilonidal sinüs tanısı almanız halinde önünüzde iki seçenek olacaktır.
Tedavi olmak (büyük olasılıkla ameliyat)
PS ile yaşamayı tercih etmek
Bu seçimi doktorunuzla birlikte yapmak elbette size kolaylık sağlayacak ve rahatlatıcı olacaktır. Hastalık ilk tanı sırasında alevli değil, apse ve akıntı yoksa hastanın ameliyata uzak durması olağandır. Ayrıca, ameliyat dışındaki tedavi seçeneklerinin de hekim tarafından hastaya sunulması gerekir. Her bir yöntemin avantajları, dezavantajları ve riskleri açıklanmalıdır. Cerrahi tedaviyi tercih eden hastalara da farklı ameliyat yöntemleri sunulmalı, genel anesteziden çekinenler için de alternatif anestezi teknikleri sunulmalıdır. Birçok hastada lokal anestezi ile ameliyat mümkündür.
Hastaya anlatılması gereken önemli bir nokta ise cerrahi tedavinin sonuçlarının kısa geçmişi olan, komplikasyon gelişmemiş, birkaç kez enfeksiyon ve apse tablosu geçirmemiş olgularda daha iyi olacağıdır. Her akut atağın mevcut hastalığı daha yaygın ve karışık hale getirmesi riski hastaya anlatılmalıdır.



Ameliyatı tercih etmeyen hastalar öncelikle kişisel temizliklerine son derece özen göstermelidir. Temizlik kişiden kişiye farklılık gösterebilecek bir kavram olduğu için bazı kuralların ve alışkanlık haline getirilmesi gereken tedbirlerin açıklanmasında büyük fayda vardır.


Çok temiz, temizden daha iyidir.
İnsan vücudunda kirli olarak bilinen ve nitelenen bölgeler hijyene dikkat edilerek temiz bölge haline getirilebilir.
Her gün mutlaka duş alınması, sıcak ve nemli yaz günlerinde sabah akşam duş yapılması alışkanlık haline getirilmelidir.
Bölgenin antibakteriyel sabunlarla veya antiseptik solüsyonlarla nazikçe temizlenmesi uygundur. Bu sırada bölgedeki kıllar ve biriken pislik de uzaklaştırılacaktır.
Bu kimyasal temizlikten sonra bölge mutlaka bol ılık su ile yıkanmalıdır.
Kurulamadan sonra tüy dökücü kremler kullanılmalıdır.



Oturuşunuza dikkat ediniz!!!
Kişinin oturma şekli de PS seyrinde önem arz etmektedir. Ağırlığın tümüyle kuyruksokumuna verildiği oturma şekillerinden (araba koltuğunda oturmak tipik bir örnek olabilir) kaçınılmalıdır.
PS hastalığı ile yaşamayı düşünen bireylerin yapması gereken bir başka şey ise uygun bir oturma yastığı edinmektir. Ancak bunu hemoroid hastalarına önerilen simit şeklinde yastıklarla karıştırmamak gerekir. Kuyruksokumunu yani omurganın sonlandığı bölgeyi koruyan ürünler tercih edilmelidir.
Evde

Muayene:
PS şüphesi olan bireylerin evde kendi kendilerini muayene etmeleri veya hastalık bölgesinin bir yakını tarafından gözlenmesi için bazı basit ve yararlı ipuçları vermek mümkündür:
Oturur pozisyonda kuyruksokumunda daha önce olmayan bir ağrı veya rahatsızlık hissi
Anüse uzak, kuyruk sokumunun bele yakın kısmında, orta hatta veya yakınında şişlik olması (şişlik, bir misket büyüklüğünden bir ceviz büyüklüğüne kadar olabilir.)
Kabaetlerin iki yana ayrılması ile orta hattın gözlenmesi
Orta hatta yerleşik ağızların görülmesi
Delik veya deliklerden sarımsı veya renksiz kokusuz bir sıvı gelmesi (komplike olmayan PS)
Delik veya deliklerden kötü kokulu, kirli renkli bir sıvı veya aşikâr cerahat (irin) akması (pilonidal apse / enfekte pilonidal sinüs-kist) ;;



Şişlik ve hafif kızarıklık olan bir pilonidal kist olgusu



Size uygun tedaviyi bulmak


Pilonidal sinüs tedavisi üzerinde hâlâ çok tartışılan bir konudur. Hastalığı öylece kendi haline bırakmaktan ileri flap tekniklerine kadar sayısız seçenek bu tartışmaların konusu olmaktadır. PS yakınması ile bir cerraha başvurduğunuzda size mümkün olduğunca konservatif yani fazlaca girişimsel olmayan bir tedaviyi önerebileceği gibi en radikal cerrahi yöntemi ve bölgedeki dokuların çok geniş şekilde çıkarılması gerektiği de söylenebilir. Bu sayfada, “Hastalık değil hasta vardır” temel prensibine saygı gösterilerek her PS olgusunun aynı olmadığı gerçeği kabul edilerek size mümkün olduğunca yol gösterilmeye çalışılacaktır.



Altın Kural Pilonidal sinüs tedavisinde sihirli bir yöntem yoktur!!!
PS hastalığı hangi yöntemle tedavi edilirse edilsin belli oranda tekrarlama yani nüks riski olan bir sağlık sorunudur. Titiz hekimlik pratiği ve deneyim bu riski sıfırlamaz, ancak çok düşük orana indirebilir.
Lütfen, hayati bir hastalık olmamakla birlikte hastaya ciddi sıkıntı verebilecek, sosyal yaşamına kısıtlama getirebilecek bu sıkıntının sizi bilimsel çalışmalarla etkinliği ve güvenilirliği kanıtlanmış tedavi yöntemlerinden saptırmasına izin vermeyiniz.


Sağlık konusunda eskiden beri var olan, kaynağı bilinmeyen ve kerameti açıklanmayan bazı tedavi yöntem denemeleri internetin yaygınlaşması ile denetimsiz olarak hastalara en geçerli tedavi şekli olarak sunulabilmektedir.


Mevcut bir hastalığınızı tedavi ettirmeye karar verdiğinizde hekim ve tedavi yöntemi seçmek için en yaygın yol aynı hastalık nedeniyle tedavi görmüş yakınlarınızın tavsiyeleridir. Bu yolu izlerken, kısa süre önce tedavi olmuş hastalar kadar uzun zaman önce aynı süreci yaşamış kişilerin deneyimlerini de dinleyiniz. Yani, erken dönem sonuçları gibi uzun dönem sonuçlarını da duyunuz.
İnternet taraması ile hekim veya tedavi seçerken size sunulan tedavi yönteminin adını ve açıklamasını sorunuz. Bu yöntemi de internetten, mümkünse yerli ve yabancı bilimsel kayıtlardan araştırınız. Şunu unutmayınız ki, adı ve ayrıntısı tam açıklanmadan çok etkili ve başarılı olduğu söylenen her yöntem şüphe götürürdür. Her başarılı yöntemin bilimsel bir adı olduğu gibi, bilim dünyasında da paylaşılmışlığı olmalıdır.


Size sunulan tedavi yöntemi gibi tedavi edecek hekimin ve kurumun adını da sorgulamanız yararlı olacaktır. İletişimde olduğunuz hekimin bu konudaki deneyimini araştırmak için de ulusal ve uluslar arası bilimsel yayın sitelerinden yararlanabilirsiniz.


Türk cerrahlarının uluslararası alanda pilonidal sinüs konusunda yayınlamış çok sayıda bilimsel makalesi ve cerrahi teknik tanımı olduğunu hatırlatmaktan mutluluk duyarız.
Uygun hekimi bulduğunuza kanaat getirdiğinizde, bundan sonrası size sunulacak alternatifleri doktorunuzla birlikte değerlendirerek sizin için en doğru yöntemin en doğru zamanda uygulanmasını sağlamaktır.



TEDAVİYE KARAR VERİRKEN



Pilonidal sinüs (kist) tanısı aldınız, ancak hiç yakınmanız yok.
Herhangi bir tedavi yaptırmaksızın hayatınıza devam edebilirsiniz.
Not: Yakınma olmayan olguların ne zaman semptomatik hale dönüşeceğini kestirmek mümkün değildir. Ömür boyu hiç dönüşmeyebilir; bir hafta sonra olabilir veya bu yıllar sonra da gerçekleşebilir.

Hastalık yılda 1 kez veya daha seyrek hafif yakınmaya neden oluyor.
Not: Seyrek de olsa tecrübe ettiğiniz yakınmaların şiddetlenmesi halinde ameliyat kararı almayı düşünebilirsiniz.



Hastalık yılda birkaç kez hafif-orta yakınmaya neden oluyor.
Yakınmaların şiddeti önem arz ediyor. Sosyal yaşamınızın ve işinizin etkilendiğini düşünüyorsanız kesin tedaviye yakınsınız demektir. Başlangıçta cerrahi-dışı yöntemleri deneyebilirsiniz.
Yılda birkaç kez enfeksiyon gelişiyorsa…


Daha ciddi bir sorunla karşı karşıyasınız. “Antibiyotik±Drenaj” tedavisi sizi her defasında rahatlatabilir. Günlük pansuman gereksinimi ise yorucu bir serüven olabilir. Sosyal yaşamınız ve işiniz ciddi şekilde etkilenmekte. Kalıcı tedavi için uygun bir adaysınız. Cerrahi-dışı yöntemleri deneme hakkınız hâlâ saklı. Ayda bir kez veya daha sık enfeksiyon…
Bu kadar sıkıntıya dayanmak zorunda değilsiniz. “Antibiyotik±Drenaj” tedavisini takiben kalıcı tedavi yoluna gitmek en akılcı yaklaşım olacaktır. Cerrahi-dışı tedavilerden kalıcı yarar görme şansınız daha düşük.



TEDAVİ SEÇENEKLERİ


Pilonidal sinüs tedavisi genelde cerrahi olmakla, yani ameliyat gerektirmekle birlikte belli olgularda diğer bazı cerrahi-dışı (non-operatif) yöntemlerden sonuç almak mümkündür.
Bu sayfada, pilonidal sinüs tedavisinde bugüne kadar kullanılmış ve etkinliği belli ölçüde kabul görmüş tedavi yöntemleri açıklanmaktadır.
Hangi yöntemin sizin için uygun olduğuna doktorunuzla birlikte karar vermeniz en doğru yaklaşım olacaktır.




Cerrahi-Dışı Yöntemler



Fenol Enjeksiyonu: Bugüne kadar denenen cerrahi-dışı yöntemler içinde en bilineni ve en sık uygulananıdır. Yaklaşık 30 yıllık bir bilimsel altyapısı mevcuttur. Avrupa ülkelerinde A.B.D.’ye göre daha sık tercih edilmektedir. Yakıcı bir madde olan fenolün %80 yoğunluktaki solüsyonundan [1 ml. kadar] deri açıklıklarından kist içine veya hastalıklı bölgeye verilmesi şeklinde bir yöntemdir. Verilen solüsyon içeride 1 dakika kadar tutulduktan sonra geri alınır. Sinüs traktları ve hastalıklı doku kürete edilir. Fenol hastalıklı alanı sterilize eder ve içerideki kılları temizler. Ancak yoğun reaksiyon geliştirme riski olduğu ve deriyi tahriş ettiği için hastaya rahatsızlık verebilir. İşlem öncesinde lokal anestezi uygulanır ve antisepsi için bölge iyotlu solüsyonlar ile temizlendikten sonra deriyi korumak için vazelin ile sıvanır. Bu işlem, uygulayan hekimin ve merkezin deneyimine ve tercihine göre bir seansta 3 kez tekrarlanabilir.


Fenol yöntemi zaman alıcı bir seçenektir. Maddenin sklerozan etkisi ile oluşacak tam iyileşme için geçmesi gereken süre ortalama 4-6 hafta olmakla birlikte 4 aya kadar geciken olgular da mevcuttur. Nüks oranı literatürde genelde %10’un altında bildirilmiştir. Bununla birlikte %40’a varan nüks oranlarından da söz edilmektedir. Bazı yayınlarda çok sayıda sinüs ağzı olan ve kist ya da apse boşluğu geniş olgularda başarı şansının belirgin şekilde daha düşük olduğunu bildirilmiştir. Olguların bir kısmında işlemin 1-3 hafta arayla tekrarlanması gerekmektedir.


Her ne kadar fenol enjeksiyonunun enfekte olgularda da başarıyla ve güvenle uygulanabileceği söylenebilmekteyse de, bu yöntem için en uygun olguların tek sinüs ağzı olan, apseleşme veya enfeksiyon gelişmemiş, sınırlı hacimde dokuyu ilgilendiren vakalar olduğunu söylemekte yarar vardır.



Gümüş Nitrat Enjeksiyonu: AgNO3’ın %20’lik solüsyonu fenol enjeksiyonuna benzer bir metotla kullanılabilir. Bu maddenin antiseptik solüsyonlar ve lokal anesteziklerle reaksiyona girmesi halinde nötralize olduğu bilindiğinden gümüş nitrat uygulaması yalın bir işlem şeklinde yapılmalıdır. Sinüs traktlarının ve hastalıklı kavitenin kazınması yani kürete edilmesi halinde başarı şansının %85’e ulaştığını bildiren yayınlar mevcuttur.



Cerrahi Yöntemler



Akut formda veya apse durumunda uygulanan drenaj, yani içeride biriken enfekte iltihap sıvısının boşaltılması PS’te temel bir cerrahi yaklaşımdır. Ancak cerrahi yöntemler dediğimizde asıl sıralanması gereken metotlar kesin çözüm amacı ile yapılan ameliyatlardır.
Bu ameliyatlar, hastalıklı dokunun ya da kistin çıkarılarak geride kalan dokunun öylece bırakılmasından karmaşık flep tekniklerine kadar uzanan geniş bir spektrumdur:

Eksizyon+Açık Bırakma
Eksizyon+Primer Kapama
Flap Teknikleri
Karydakis operasyonu
Limberg flebi
Z-plasti
Rotasyon flebi
V-Yplasti

Anestezi: Cerrahi yöntemlerin çoğunun lokal anestezi ile uygulanabilmesi mümkündür. Sadece geniş rotasyon flepleri ile V-Yplasti tekniğinde genel anestezi ya da rejiyonel anestezi (spinal veya epidural: belden uyuşturma olarak da bilinir.) uygulaması hem hasta hem de cerrah için kolaylık sağlar.


Eksizyon+Açık Bırakma
Pilonidal kist veya hastalıklı doku sinüs ağızları ile birlikte çıkarılır. Kalan dokular kendiliğinden iyileşmeye bırakılır. İşlem yaklaşık 30-45 dakika sürer. Aynı gün eve dönmek veya hastanede sadece 1 gece kalmak mümkündür. Hasta için rahatsızlık verici ve sürekli günlük pansuman gerektiren bir yöntemdir.
Tüm tedavi seçenekleri içinde en uzun süre gerektiren olup ortalama iyileşme süresi 8 haftadır. Özellikle ilk hafta oldukça sıkıntılı geçebilir. İyileşme sonrası oluşan skar, yani iyileşme dokusu ise kozmetik açıdan ciddi şekilde sorunludur. Bazı cerrahlar tarafından, enfeksiyon ve nüks oranının düşük olduğu düşünülerek tercih edilmektedir. Buna karşılık nüks oranı %5-15 olarak bilinmektedir.


Açık bırakılmış iki farklı olgu Açık bırakılan bir olgunun yıllar sonraki görünümü


Açık bırakmanın 2.haftası Açık bırakmanın 4.haftası



8. haftada aynı olgu 10.haftada tam iyileşme (Skar dokusuna dikkat ediniz!!!)


Eksizyon+Marsupiyalizasyon
Açık bırakma tekniğinin bir ileri adımıdır. Yarı-açık teknik de denebilir. İlk kez 1937 yılında tanımlanmıştır. Geride kalan doku kenarları kuyruksokumu kemiğinin üzerindeki fasiaya yani kılıfa dikilerek geride kalan boşluk küçültülmeye çalışılır. Burada amaç iyileşme süresinin bir miktar kısaltılmasıdır. Günlük pansuman gereksinimi vardır. Açık bırakmaya göre daha konforlu bir yöntem değildir. Nüks oranı genelde %10’un altında olarak bildirilmiştir.



Marsupiyalizasyon yapılmış bir olgu
6. haftasında, 6. ayda görünüm, 1 yıl sonraki görünüm

Eksizyon+Primer Kapama
Hastalıklı dokuların çıkarılmasını takiben geride kalan dokuların, cilt de dahil olmak üzere eşzamanlı dikilmesidir. Yaklaşık 45-60 dakika süren bir ameliyattır. Lokal anesteziye uygundur.
Açık ve yarı-açık tekniğe göre daha kısa bir iyileşme süreci gerekir. İlk 1 hafta boyunca hareket kısıtlaması ister. Buna rağmen dikiş hattındaki gerginlik nedeniyle dikişlerin açılması çok nadir bir gelişme değildir. Ayrıca, dikişlerin orta hatta kalması da nükse veya açılmaya yol açan bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Asimetrik, çapraz kesiler yapılarak bu sorunlar giderilmeye çalışılmıştır.
Primer kapama yöntemi, daha ziyade orta hatta az sayıda sinüs ağzı olan ve küçük kistli olgularda tercih edilebilir. %25’e varan nüks oranları bildirilmiştir.


Flep teknikleri
Primer kapama sırasında, eksizyon sonrasında geride bırakılan geniş boşluğu kapatmak için dokuların birbirine gerilimli şekilde dikilmesinin nükse yol açtığı düşüncesiyle geliştirilen daha gelişmiş cerrahi yöntemlerdir. Daha fazla cerrahi deneyim ve titiz cerrahi teknik gerektirirler.

Karydakis operasyonu
Asimetrik eliptik bir kesi ile tüm sinüs ağızları ve hastalıklı dokular (kist) çıkarılır. Kesinin orta hatta yakın tarafındaki deri ve derialtı dokular alttaki kastan ayrılarak flep hazırlanır. Yeterince serbest hale gelen flep, gerginlik oluşmaksızın, kesinin orta hattan uzak kenarına yaklaştırılarak dikilir. Eksizyon sonrası oluşan boşluk geniş bir flep ile doldurulmaktadır.
Bu operasyon yöntemi, Dr.Georgis Karydakis tarafından ortaya konmuş hastalığın oluşma nedenlerinin ortadan kaldırılması amacını taşımaktadır. Kabaetler arasındaki oluğun düzleştirilmesi ve dikiş hattının orta hattan yana doğru kaydırılması ile nüksün daha düşük olacağı düşünülmüştür.
Operasyon ortalama 1 saat sürer. Lokal anesteziye uygun bir teknik olup hastanede sadece 1 gece kalınması yeterlidir. Birçok olguda ameliyatı takip eden 2 saat içinde hastanın eve gönderilmesi de mümkün olmaktadır. Hastanın 10 gün sonra işine dönmesi mümkündür. Tam iyileşme için ise 3-4 hafta gerekir.
Farklı merkezlerden yayınlanan klinik çalışmalarda nüks oranı %5 veya daha düşüktür.




Dikiş hattı İyileşme tamamlanmış

Limberg flep (Romboid eksizyon tekniği)
Bu teknikte, sinüs traktları ve kist, geniş bir deri ile birlikte eşkenar dörtgen (baklava) şeklinde eksize edilir. Geride kalan boşluk özel bir flep kaydırılarak (şekle bakınız) gerilimsiz olarak doldurulur. Nüks oranı oldukça düşük olan bir yöntemdir. Yabancı ve Türk cerrahlar tarafından çok çeşitli modifikasyonları da geliştirilmiş ve başarıyla uygulanmaktadır.
Bu teknikte orta hat çukuru büyük ölçüde düzelir. Dikişler büyük oranda orta hattın ötesinde kalır. Karmaşık bir teknik olması tekniğin dezavantajıdır. Ameliyat süresi Karydakis ameliyatına göre daha uzundur.



Z-Plasti
Daha basit bir flep tekniğidir. Orta hat çukur bu yöntemde de düzleştirilmektedir. Flep uçlarının ince ve keskin sonlanmasının beslenme bozukluğuna yol açabilmesi tekniğin belirgin sorunudur. Nüks oranı düşüktür.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://dessas.yetkinforum.com
 
Kıl Dönmesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
HERSEY BURDA :: SAĞLIK - HASTALIKLAR :: SAĞLIKLI YAŞAM-
Buraya geçin: