23 Eylül 2010 Basın Özeti
Gazetelerde bu sabah, Amerika Birleşik Devletleri'nde daha piyasaya çıkmadan basına sızan bölümleriyle büyük tartışma yaratan bir kitaba ilişkin haber ve yorumlar var.
Pulitzer ödüllü Washington Post muhabiri Bob Woodward'ın son kitabı: Obama'nın savaşları..
Guardian, kitabın Beyaz Saray'da Afgan stratejisi konusunda yaşanan derin ayrılıkları ortaya koyduğunu kaydederken, özellikle Obama'nın asker çekme takvimine ilişkin çalışmaları sırasında, Demokrat Parti'nin siyasi kaygılarını da dikkate aldığını ortaya çıkmasının, Amerikan Başkanı'nı Cumhuriyetçilerin saldırısına hedef yapacağına işaret ediyor.
Kitapta özellikle Beyaz Saray ve Pentagon kurmaylarının birbirlerine güvensizliklerini, birbirlerinden rahatsızlıklarını açık şekilde ifade etmelerine ilişkin ayrıntılar dikkat çekerken, çarpıcı bir ayrıntı da, Afganistan Devlet Başkanı Karzai'nin manik depresyon nedeniyle ilaç tedavisi gördüğünün açığa çıkması.
Daily Telegraph ise, ''Obama, kurmaylarının anlaşamamasından o kadar rahatsız olmuş ki, kendi Afgan stratejisini kaleme almış'' başlığıyla duyuruyor haberi.
Telegraph, çevresindeki danışmanlarınca terkedildiğini kaydettiği Obama'nın, giderek artan bir şekilde tecrit edildiğini, seçmenlerin de sabrının taşmakta olduğunu belirterek, ''Obama'nın vaadettiği umut ve değişime ne oldu? '' diye soruyor.
Times ise, ''Obama'nın iç savaşları'' başyazısında Amerikan Başkanı'nın ''kararsızlığının ve baştan savma yaklaşımlarının'' bedelini ödediğini öne sürüyor:
''Obama yakın dönemde bir başkanın karşı karşıya kaldığı en ağır sorunları, Afganistan savaşıyla ekonomik krizi miras olarak devraldı. Ama net çözüm yolları izlemede başarısız. Liderlik zaafı olan algılamaları nedeniyle, seçmenler, Demokratları Kasım ayındaki Kongre ara seçimlerinde cezalandıracak. Seçmenlerin iki yıl sonra da kendisini cezalandırmasını istemiyorsa, bu zaafını giderme konusunda daha kararlı olmalı.''
Kitabın basına sızması da aslında başlı başına bir haber. Zira, kitaptan alıntıları ilk yayımlayan Woodward'ın genel yayın yönetmeni yardımcısı olduğu Washington Post değil, rakibi New York Times.
Times, Woodward ve Washington Post'un Watergate skandalındaki haberciliğine gönderme yaparak, ''Başkan deviren gazete, kendi haberini atladı'' diyor.
'İngiliz monarşisi mali egemenliğini kaybetti'
Independent'in manşetinde ise, İngiliz monarşisinin egemenliğinin sorgulanmasına neden olan bir haber var.
Gazete, Buckingham Sarayı'nın, mali özerkliğini 2006 yılında hükümete teslim ettiğini ortaya koyan belgeyi ele geçirmiş.
''Kraliçe, monarşinin bütçesine ilişkin konularda son sözü söyleme yetkisinden İşçi Partisi hükümetiyle varılan bir anlaşma sonunda vazgeçmek zorunda kaldı'' diyen Independent, Kraliçe'nin ayrıca kendisine ayrılan 60 milyon dolarlık yıllık bütçeyi harcamasına ilişkin de, katı koşullar getirildiğini aktarıyor.
Anlaşma, Saray'ın giderleri konusunda 4 yıl önce hükümetle yaşanan gerilimin çözülmesi sürecinde hazırlanmış.
Saray'la hükümet arasında varılan anlaşma, tahsis edilecek bütçeye ilişkin uzlaşmazlıklarda kültür bakanına gerekirse ödemeleri durdurma da dahil olmak üzere son sözü söyleme yetkisi veriyor.
Hukuk profesörü Garry Slapper, anlaşmayı irdelediği analizinde, ''Çok büyük olarak görülmeyebilir, ama bu anlaşma anayasal bir dönüm noktasıdır'' görüşünü dile getiriyor.
Slapper, ''Şimdi artık mali yetki bir bakanda olduğuna göre, demokratik mekanizmaların Kraliyet bütçesinin ele alınmasında ne kadar ileri gideceklerini göreceğiz. Eğitim, sosyal refah ve güvenlik hizmetlerinin ciddi kesintilere maruz kaldığı bir dönemde, bu, özellikle dikkat çekici olacak'' diyor.
Yeni Delhi oyunları tehlikede
İki hafta sonra Yeni Delhi'de başlaması planlanan İngiliz Uluslar Topluluğu Oyunları'na ilişkin tartışmalar, bu sabah da gazetelerin birinci sayfalarında.
Guardian, İngiltere'nin eski sömürgelerinin katılımıyla düzenlenen oyunların bir maskaralığa dönüşme riskinin bulunduğunu, zira tesislerdeki sorunlar ve güvenlik kaygılarına dikkat çeken katılımcıların, Hindistan'a, sorunları gidermesi için 48 saat tanıdıklarını kaydediyor.
Aksi takdirde üye ülkeler oyunlardan çekilebilecek.
Hindistan'dan bir bakan, medyayı, ülkesinin imajına zarar vermekle suçlarken, ''Çatıdan bir şeyler akabilir, bir kaç fayans da düşebilir, ama bu oyunların tamamının kötü olduğu anlamına gelmez'' diyor.
Hijyen ve güvenlik kaygılarının dile getirilmesi ardından organizasyona ilişkin tereddütleri uluslararası kamuoyunun gündemine taşıyan köprüdeki çökmenin nedeni de anlaşılmış, Guardian'a göre: Gevşek takılan bir vida.
Yemen ve İsrail'in satranç krizi
Diplomatik ve siyasi krize neden olması en son beklenen spor dalı satrançta da sorunlar yaşanıyor.
Independent'e göre, Yemen hükümeti, satranç federasyonununu görevden almış.
Gazeteye göre, bu kararın nedeni Yemenli satranç oyuncularının, Belarus'ta düzenlenen bir turnuvada İsrailli sporcularla satranç oynaması. Spor Bakanı, bütün uyarılarına rağmen sporcuların İsrailli oyuncularla karşılaşma yapmalarına izin veren yetkililere tepkili:
''Bu İsraille ilişkilerin normalleşmesine karşı olan Yemen'in politikalarıyla çelişen, bireysel bir eylem'' diyor.
Yemenli sporculara ülkeye geri dönmeleri talimatı da verilmiş.
Arap dünyasında İsraille resmi ilişki içinde olan sadece iki ülkenin, Ürdün ve Mısır'ın bulunduğunu anımsatan Independent, uluslararası federasyonların bütün uyarılarına karşın, sporla siyasetin birbirine karıştığı vakaların yaşandığını kaydediyor.
Birleşik Arap Emirlikleri, geçtiğimiz aylarda bir turnuvaya davet edilen İsrailli tenisçiye vize vermediği için eleştirilmişti.
Geçen yıl da, Türkiye'de düzenlenen satranç turnuvasında İsrailli gencin galibiyeti ardından İsrail ulusal marşının çalınmamasına İsralli yetkililerin tepki gösterdiğini hatırlatıyor Independent.
Gazete ayrıca, İsrail'in, satrançta başarılı Rusya kökenli göçmenler sayesinde, bu sporda dünya sıralamasında beşinci, Yemen'in de 89. olduğunu yazıyor.