Buyurun size bir fındık hesabı
Yazıyı Paylaş:
Fikri Türkel köşe yazılarını web sitenize ekleyin
Fındığı kaç liraya kuruyemişçiden, marketten alıyorsunuz? Fındık üreticisinin istediği fiyatla tüketicinin rafta ödediği fiyat arasındaki uçurum hep hayretimize gitmiştir. 70 yıldır fındıkta fiyat sorununu çözemediğimiz gibi, ekim alanlarını da düzenleyemedik.
Elimde 2010 mahsulü kavrulmuş fındıkla ilgili imzalı bir iddia var. Fındık Tanıtım Grubu üyesi Ali Haydar Gören’in imzaladığı kağıtta şu yazılı: “2010 mahsulü kavrulmuş, fırınlanmış fındığın Eylül, Ekim, Kasım, Aralık fiyatı 8,5 lira/kg”. Tüketiciye bu fiyattan ulaşıyorsa, hesabınızı ona göre yapın.
Bu ortalığın karışacağı anlamına da geliyor.
Hesabı açalım: 1988 yılında Türkiye’de 388 bin hektarda fındık ekimi yapılıyordu. Bu yıl 725 bin hektarda ekim yapıldı.
Geçen yıl 437 bin ton tescilli üretim gerçekleşti. Böyle olunca fındık fiyatı fazla tartışılmadı. Bir önceki yılda ise üretim 900 bin tona yaklaşmıştı. 2010 yılının üretimi 650 bin tonu bulabilir.
Şimdi de tüketimin ne olduğuna bakalım. 230 bin iç fındığı dünyaya ihraç ediyoruz. 90 bin ton da iç pazarda tüketiyoruz. Kişi başına bir kilosunu çikolata, çokokrem, kurabiye, bar gibi ürünlerde yani sanayinde geriye kalan 10 bin civarındaki ürün de kuruyemişçilerde satılıyor.
Yani fındıkta ihracat yapmak zorundayız. Başta Nutella olmak üzere Nestle, Mars, Milka gibi ünlü dünya markalarına muhtacız.
Burada başka bir faktör devreye giriyor. Gürcistan, Ermenistan büyük alım yapanlara arazilerini açtılar. İstedikleri kadar yer tahsis etmeye hazır olduklarını ve gelip fındık ekimi yapabileceklerini açıkladılar. Zaten her yıl ekim alanları genişliyor. Azarbaycan da artık üretici durumunda. Daha ilginci Arjantin bile fındık üreticisi oldu.
Zaten Amerika, badem ve yer fıstığında dünyada belirleyici durumunda. Bu ürünler fındığın alternatifleri arasında ve fındığın kullanıldığı ürünlerde kullanılıyor.
Türkiye’deki sorun oluşmasının en büyük sebebi talep edilmeyen 100 bin civarındaki fındıktan kaynaklanıyor. Önümüzdeki yıllarda hem ekim alanlarını düzenleyeceğiz, hem satışları artıracağız hem de dünyadaki muadili ürünlere karşı bir tanıtım stratejisi geliştireceğiz. Aksi takdirde sorunun kronik hali ağırlaşmaya devam edecek.
Uluslar arası Sert Kabuklu Meyveler Konseyi (INC) adlı kuruluş, dünyadaki fındığı ilgilendiren en önemli çatı örgütü. Bademden fındığa, cevizden fıstığa kadar bütün kabukluların tartışıldığı bir yer. İki dönem Cüneyt Zapsu, INC’de başkanlık yapmıştı ve muadili ürünlerle rekabet konusunda etkin olmuştu. Duyumlara göre Zapsu’ya tekrar başkanlık öneriliyormuş. Umarım seçilir de orta ve uzun vadeli stratejilerde etkin rol oynar.
Çünkü Türkiye’nin fındıkta etkinliğini sürdürebilmesi için beş, on yıllık istikrarlı projeler gerekiyor. Haliyle başta sanayicilere uzun bir perspektif verilmesi gerekiyor. Fındığı işleyen ve ihracat edenlere yönelik bir stratejisi geliştirilmelidir. .
Tanıtım ayağında da çikolata ve bisküvi üreticileriyle yapılacak bu strateji ile yeni pazarlara erişilebilir. Fındık Tanıtım Grubu (FTG), daha çok ham fındık ihracatçılarından oluşuyor. Sanayicilerden FTG’ye daha fazla üye seçilmelidir. Bir ihracat politikası değil, gelecek stratejisi oluşturulmalıdır. Uzakdoğu veya yurtdışı tanıtımları da sadece kuruyemiş olarak değil, nihai ürün ve türevlerinden oluşmalıdır. Çünkü Japonya’daki bir tüketici kuruyemiş olarak değil çikolata, dondurma veya çikolatalı krema olarak bunu tüketmektedir.
Ali Haydar Gören, yıllar evvel Amerikalı Hershey’s firmasına yeni ürünler ve çikolatalarda daha fazla fındık kullanması için ARGE desteği teklif etmiş. Damak tadı farkı, badem ve yer fıstığı kullanım avantajları gerekçeleriyle Hershey’s teklifi kabul etmemiş.
Bir diğer proje de, “Fındık Bar”lar olabilir mi? Fast food zincirlerinin artmasıyla benzer bir uygulama da Fındık Bar’larla tüketimi artırmak olabilir mi? Gören, bu konuda da proje geliştirdiklerini belirtiyor.
Yani fındıkta, Türkiye’de belirsizlik sürüyor. Bu yıl da ne üretici, ne sanayici, ne ihracatçı ne de tüketici fiyattan memnun kalacak. Peki, Nutella’nın sahibi Ferrero veya Mars gibi büyük üreticiler Türkiye’ye gelip sektörde daha etkin rol oynamak isteyebilirler mi? Daha sağlıklı tedarik açısından olmayacak bir sonuç değil.
Eğer ticari bir üründe kazanç yoksa o sektörün gelişmesini bekleyemezsiniz. Fındıkta kimin ne kazandığı da çok tartışılıyor. Gören, bu konuda da bir iddiada bulunuyor. 150 milyon dolarlık ticari iş hacmi olduğunu söyleyen Gören, “ticaret hacmime yüzde 1 kâr verene ömür boyu hizmet edebilirim” diyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Fındık Kurdu”ndan bahsediyor. Sanırım sektörün politik söylemlerden çok uzun vadeli stratejilere ihtiyacı var ama bu konuda tek laf etmiyor.
fikriturkel@gmail.com